İran ve BAE Arasında Güncellenen İlişkiler

İran ve BAE Arasında Güncellenen İlişkiler
Photo- @freepik
İran’ın temel motivasyonu ekonomik ilişkileri kuvvetlendirmek iken BAE güvenlik endişeleriyle İran’la tansiyonu düşürmeyi tercih etmiştir. BAE-İsrail ilişkileri ise İran için hâlâ önemli bir sorundur.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

İran ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), yedi yıllık bir aradan sonra ilişkileri yeniden tesis etmeye karar verdi. Bu bağlamda İran Dışişleri Bakanlığı, 4 Nisan’da BAE’ye büyükelçi atadığını duyurdu. Peki ne olmuştu da iki ülke arası ilişkiler yedi yıllık bir kopukluk yaşamıştı? Bu bağlamda ilk kırılmanın; Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri ile birlikte BAE’nin Suudi Arabistan öncülüğünde ilk olarak 26 Mart 2015'te, daha sonra 22 Nisan 2015’te “Umudu Yeniden Kurma Operasyonu” adı altında İran destekli Husilere yönelik Yemen’de gerçekleştirdiği hava saldırısı ile başladığını belirtmek gerekir. Koalisyonun büyük bir kısmı sembolik bir destek sunarken BAE'nin Suudi Arabistan'ın savaşına tam bir ortak olması, İran’ın BAE’ye karşı olumsuz tutum geliştirmesine sebep olmuştur. Bununla beraber, Suudi Arabistan ve BAE'nin Yemen'de farklı hedefleri olduğunu da belirtmek gerekir.

İran ve BAE arasındaki ikinci kırılma, aralarında Şii din adamı Nimr el-Nimr'in de bulunduğu 47 kişinin 2 Ocak 2016'da Suudi Arabistan'da idam edilmesine istinaden oldu. İranlı protestocuların, Suudi Arabistan'ın Tahran'daki büyükelçiliği ile Meşhed'deki konsoloslukları ateşe vermesi sebebiyle Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt ve Sudan; İran'la diplomatik ilişkilerini kesti ve BAE de ilişkilerini maslahatgüzarlık derecesine indirerek Tahran'daki büyükelçisini geri çekti.

İki ülke arasındaki üçüncü kırılma, 2017’de KİK içinde başlayan krizle ortaya çıktı. Haziran 2017’de Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE'nin Katar ile diplomatik bağlarını kesmesi ile başlayan krizin ana gerekçelerinden biri, Katar’ın İran ile kurduğu yakın ilişkiler olarak ilan edildi. Bununla beraber, kısa bir süre sonra BAE, İran’a dönük bazı adımlar atmaya başladı. Özellikle 2018’in sonlarından itibaren BAE’nin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Suudi Arabistan’a rağmen diyalog kurmaya çalışması ve BAE’nin 2019’da İran’ı, Fuceyra petrol tankeri saldırısında rolü olduğu iddialarına rağmen kınamaması ile İran’la deniz güvenliği konusunda tek taraflı bir anlaşma yaparak daha temkinli bir yaklaşım sergilemesi bu noktada önemli girişimler olmuştur.

İran ve BAE arasındaki ilişkilerin yumuşama trendi Ağustos 2020’ye gelindiğinde sona ermiştir. Zira bu tarihte, BAE ve İsrail arasında ilişkilerin normalleştiği ilan edildi ve hemen ardından Eylül 2020'de ABD’nin öncülüğünde İsrail, BAE ve Bahreyn arasında İbrahim Anlaşmaları olarak bilinen normalleşme anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşma yoluyla BAE, İran’ın İsrail ve ABD menşeli tehdit algısına zemin hazırlayan bölgesel ülke hâline geldi. Nitekim anlaşmadan bir gün sonra İran Dışişleri Bakanlığı, BAE'nin İsrail ile resmî ilişkiler kurma kararını "utanç verici" ve "tehlikeli" olarak nitelendirerek sürece olan tavrını göstermiş oldu.

Bu gelişmeler ekseninde 2020-2022 arası dönemde İran ve BAE arasında bölgesel bir gerilimin de ön plana çıktığını belirtmek gerekir. Özellikle 18 Ocak 2022’de İran destekli Husilerin, Abu Dabi Havaalanına füze saldırısında bulunması ve 2 Şubat 2022’de Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli Şii milis grup Vaad el-Hak Tugayı’nın, BAE’yi hedef alan bir saldırı düzenlemesi, tansiyonun yükselmesine sebep olmuştur. Bu durum karşısında ABD’den istediği desteği alamayan BAE, İran’la devam eden gerginliğin ulusal güvenliği açısından risk oluşturması sebebiyle dış politikasını gözden geçirmiş ve Temmuz 2022’de, Tahran'a bir büyükelçi gönderme sürecinde olduğunu duyurmuştur. Nitekim bunun üzerine iki ülke arasındaki görüşmeler sonucunda BAE’nin Tahran Büyükelçisi eski görevine devam etmek üzere İran'a dönmüştür. İran ise BAE’ye büyükelçi göndermek için bir süre daha beklemeyi tercih etmiştir. Bu kararda, önceliği Suudi Arabistan ile olan krizin sona erdirilmesine vermesi etkili olmuştur. Nitekim Çin’in ev sahipliğinde 10 Mart 2023’te İran Millî Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ve Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid el-Aiban’ın bir araya gelmesiyle iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi, İran’ın BAE’ye de odaklanmasının önünü açmıştır. Şemhani, 16 Mart’ta BAE’ye giderek Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid el-Nahyan ile görüşmüş ve bu görüşmenin akabinde İran’ın BAE’ye büyükelçi gönderme kararı çıkmıştır.

İki ülkeyi, son yedi yılda yaşanan gerilimden bugünkü uzlaşmaya sürükleyen temel sebepler önemlidir. BAE, bölgedeki tansiyonun yükselme ihtimali karşısında risk analizi yapmış ve bölge ülkeleriyle olan sorunları giderme stratejisine geçmiştir. Bu kapsamda Türkiye ve İran, iki önemli bölgesel güç olduğundan öncelikli hâle gelmiştir. İran’ın, 2022’nin başlarından itibaren BAE’yi milisleri aracılığıyla hedef alması ve BAE’nin İran’a karşı askerî bir caydırıcılığının olmaması, İran siyasetini gözden geçirmesindeki en önemli sebeplerdir.

Esasen BAE, 2020 İbrahim Anlaşmaları sonrasında dönemin ABD Başkanı Donald Trump ile bir güvenlik anlaşması yapmış; bu kapsamda ABD, 50 F-35 savaş uçağı, 18 MQ-9 Reaper insansız hava aracı ve ilaveten 10 milyar dolarlık gelişmiş mühimmat satışı yapmayı taahhüt etmiştir. Ancak Joe Biden seçildikten sonra anlaşmayı gözden geçirmiş ve ardından Nisan 2021’de anlaşmanın devam edeceğini duyurmuşsa da sürecin uzamasından rahatsız olan BAE, Aralık 2021’de toplam 23 milyar doları bulan anlaşmaları askıya aldığını ilan etmiştir. ABD ise Çin'in ülkede kurduğu ve yüzlerce baz istasyonundan oluşan Huawei 5G cep telefonu ağının, Abu Dabi'nin bilgisi olmadan uçak teknolojisi hakkında bir şekilde istihbarat toplayabileceğinden endişe ettiği için bu süreci yavaşlatmıştır. Tüm bunlar ekseninde BAE’nin, İran karşısında güvenlik endişeleri arttığından yedi yıllık diplomatik gerilimi düşürmeye yöneldiğini söylemek mümkündür.

İran için ise ABD’nin ekonomik yaptırımları karşısında yaşanan sorunları gidermek için BAE önemli bir yer teşkil etmektedir. Özellikle Dubai, İran için dünya ile ticari ve ekonomik ilişkiler kurma açısından en önemli çıkış kapısı konumundadır. Abu Dabi’nin de giderek artan bir ekonomik hacminin olması, BAE’yi İran için stratejik açıdan değerli kılmaktadır. İşte bu motivasyonla İran, BAE ile ilişkileri normalleştirmeye yönelmiştir.

Her ne kadar şu an için karşılıklı kazan kazan formülü ekseninde tesis edilmiş bir ilişki olsa da İran ve BAE ilişkileri açısından en önemli sorun hâlâ BAE’nin İsrail ile kurduğu ilişkilerdir. Nitekim BAE devlet medyası, İran’ın büyükelçi atadığı gün yaptığı açıklamada; BAE Devlet Başkanı el-Nahyan'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bağları güçlendirmeyi ele alan bir görüşme yaptığını ve ülkesinin, İsrail ile ilişkilere olan bağlılığının devam ettiğini duyurmuştur. Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklama da görüşmeyi teyit etmiş ve iki liderin yakın gelecekte kişisel bir görüşmede aralarındaki diyaloğu sürdürme konusunda anlaştıklarını duyurmuştur. Dolayısıyla bu durum, İran ve BAE arasında potansiyel bir sorun olarak yerini korumaktadır.

Öte yandan her ne kadar İran ve uluslararası toplum arasında Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP, Nükleer Anlaşma) canlandırma süreci nihai bir hâle girmese de olası bir anlaşma durumunda BAE, İran’ın dondurulan mal varlıklarına erişim konusunda kritik bir konuma sahip olacaktır. Dolayısıyla İran’ın BAE’ye bakışı, daha çok bu ekonomik perspektif zemininde olup askerî konularda çekinceleri devam etmektedir.