Türkiye’de Farabi Evi Açılışına İran’dan Tepki

Türkiye’de Farabi Evi Açılışına İran’dan Tepki
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Turgay Şafak

İBB Kültür A. Ş. ve El Farabi Kazak Millî Üniversitesi iş birliği ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatının (TÜRKSOY) desteğiyle tamamlanan Ebu Nasr El-Farabi Evi, 2 Ağustos 2019 Cuma günü resmî bir törenle açıldı. Türkiye’de haber ajansları tarafından sıradan bir hadise gibi karşılanan bu açılış, İran’da büyük yankı uyandırdı. Sosyal medya üzerinden başlayan tepkiler haber ajansları ve gazeteler tarafından yapılan özel haberlerle devam etti. İlk tepki şahsi Twitter hesabından paylaşımda bulunan Mihr-i Pârse Dergisi Yazı İşleri Müdürü Mercân Hacirahimi’den geldi. Hacirahimi İstanbul’da Farabi Evi açılış töreni ve tabelasını paylaşarak “Mevlâna, İbn Sina ve Safevi dönemi nakkaşlarından Muhammed Siyahkalem’in Türkiye tarafından sahiplenmesinden sonra şimdi de sıra İranlı filozof Farabi’ye geldi. Dün İstanbul’da Kazakistan Millî Üniversitesi ve Kazakistan Büyükelçiliği tarafından Farabi müzesi açıldı” eleştirisinde bulundu. Akabinde İran’ın önde gelen haber ajanslarından İSNA konuyu ele alan bir haber yaptı. “Türkiye Farabi’yi de Müsadere Etti” başlığının kullanıldığı haberde İranlı yetkililerin ülkenin millî ve manevi değerlerinin komşu ülkeler tarafından tek tek müsadere edilmesine karşı hiçbir tepki göstermediği söylemi yer aldı. Uzman görüşlerine de yer verilen haberde müzecilik uzmanı Alirıza Debirnejad “Yakın zamanda ülkelerden birinin Şehname adına bir müze kurarak veya festival düzenleyerek onu da müsadere etmesine şahit olabiliriz” dedi. İran Kızılayı tarafından yayımlanan Şehrvend gazetesi “Farabi de mi İranlı değil?” başlığını kullandığı haberde, diğer haber ajansları ve sosyal medya kullanıcılarının söylemlerine benzer ifadelere yer vererek Farabi’nin Türkiye ve Kazakistan’a değil İrani-İslami kültür dünyasına ait olduğunu ifade etti. Tepkiler bununla da sınırlı kalmadı. Bazı partiler bir araya gelerek Kültürel Miras Bakanlığına açık mektup yazıp Farabi’nin “Türk-İslam Filozofu” olarak anılmasının engellenmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi nezdinde girişimde bulunmaya çağırdı. Açık mektupta Farabi Evi’nin bölgedeki diğer ülkelerle iş birliği yapılarak açılması gerektiği vurgulandı. Devamında ise daha önce haber ajansları ve gazetelerde yer alan bölge ülkelerin İran’ın kültürel mirasını sahiplendiklerine dair iddialar tekrar edildi.

Benzer bir hadise daha önce de yaşanmıştı. İranlı bazı siyasi ve kültürel elitler, bundan yaklaşık iki yıl önce de İbn Sina’nın Ankara’da bir hastane önünde bulunan büstünde “Türk Hekim ve Filozofu” ibaresinden rahatsız olmuş, günlerce yazılı ve sosyal medyada bu durum konuşulmuştu. İbn Sina’nın İranlı olduğu ve Türkiye ile hiçbir irtibatı olmadığı hâlde “Türk Hekim” ibaresinin nasıl kullanılabildiği şeklindeki yorumlar sosyal medyada geniş yer almıştı. Bununla birlikte İran’ın Ankara Büyükelçiliğine olaya müdahale etmesi çağrısında bulunulmuştu. Aynı şekilde Büyük Selçuklu Devleti’nin kudretli veziri Nizamülmülk’ün doğumunun bininci yılı kapsamında Türkiye’de düzenlenen sempozyum ve kongreler için de aynı tepki gösterilmişti.

Birtakım İranlı siyasiler ve aydınlar, İslam coğrafyasının ortak kültür değerlerini kendilerince bir tanımla “Büyük Kültürel İran” içinde değerlendirip Doğu Türkistan’dan Balkanlara kadar uzanan coğrafyanın İran kültür coğrafyası olduğu ve bu coğrafyada özellikle Farsça üretilmiş her eserin İran’a ait olduğu iddiasını sürekli dile getirmektedir.