AB’nin Küresel Ağ Geçidi Girişimi ve İran

AB’nin Küresel Ağ Geçidi Girişimi ve İran
(Photo) AA İmages
İran’ın, Küresel Ağ Geçidi Girişimi çerçevesindeki AB yatırımlarından pay almayacağı ve Orta Koridor’da olduğu gibi bölgedeki bir diğer önemli jeoekonomik projeden bir kez daha dışlanacağı söylenebilir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Yatırım Bankası (AYB); 2027 yılına kadar dünya çapında kamu ve özel altyapı projelerine yatırım yapmak için Küresel Geçit (Global Gateway) olarak bilinen 300 milyar euroluk bir plan duyurdu. Bu bağlamda AB özellikle düşük ve orta gelirli ülkelere odaklanarak dünya çapında altyapı gelişimine yılda yaklaşık 60 milyar euro yatırım yapmayı planlıyor. Küresel Geçit’in ana hedefini dijital, iklim, enerji, ulaşım, sağlık ve eğitim alanlarındaki küresel altyapı boşluklarını doldurmak teşkil ediyor. Ancak bu girişimin en önemli önceliği, ulaşım sektörünün geliştirilmesidir. Avrupa'yı küresel bir ulaşım merkezi olarak gören AB, bu sektörde dünyanın farklı yerlerinde ulaşım altyapı projeleri geliştirmeyi ve altyapı yatırımlarını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu şekilde AB; kara yolu, demir yolu ve hava taşımacılığı dâhil olmak üzere tüm ulaşım biçimlerinde güvenli, kapsayıcı, akıllı, dayanıklı ve sürdürülebilir ulaşım ağları geliştirmeyi hedeflemektedir.

"Avrupa Takımı" yaklaşımıyla koordine edilecek ve uygulanacak olan Küresel Ağ Geçidi Girişimi; AYB, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve diğer Avrupa finans kurumları tarafından mali olarak desteklenecektir. İnisiyatifin projelerinin seçiminden “Küresel Ağ Geçidi Kurulu” sorumlu olacaktır.

Küresel Ağ Geçidi Girişimi'nin ana hedeflerinden biri, dünya çapında altyapıyı geliştirmeyi desteklemek olduğundan bu girişim, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi’ne Avrupalı bir alternatif olarak değerlendirilmektedir. AB, kurumsal değerlerini vurgulayarak Kuşak ve Yol Girişimi’ne daha az riskli bir alternatif sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bu konuda, “Çin yatırımlarını deneyimleyen ülkelerin daha iyi ve farklı tekliflere ihtiyacı var.” açıklamasında bulunmuştur. Dolayısıyla AB'nin; Çin'in "borç tuzağı" diplomasisine karşı uyarıda bulunarak ülkeleri Çin'den kredi almamaya ikna etmeye çalışacağı tahmin edilebilir.

Çin ile AB arasında artan jeoekonomik rekabet, şüphesiz birçok ülkeyi etkileyecektir. Küresel Ağ Geçidi Girişimi'nin asıl coğrafi hedefi Afrika olsa da AB'nin Avrasya’daki ve özellikle Orta Asya'daki çıkarları bu kıtadakinden daha az değildir. Orta Asya, iki önemli ekonomik ortak olan Çin ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir bölge olmasının yanı sıra hem Kuşak ve Yol Girişimi hem de Küresel Ağ Geçidi Girişimi bağlamında özel jeopolitik ve jeoekonomik öneme sahip bölgelerden biridir. Orta Asya'nın sahip olduğu petrol ve gaz rezervleri ve bölgenin transit konumu, bu bölgeyi hem enerji güvenliği hem de ulaşım açısından jeostratejik bir bölge hâline getirmiştir. Kuşak ve Yol Girişimi’nin ilk kez 2013 yılında Kazakistan'da açıklanması ve ilk Küresel Geçit konferansının (AB-Orta Asya Bağlantı Konferansı: Küresel Ağ Geçidi) Kasım 2022'de Özbekistan'da düzenlenmesi, Çin’in ve AB'nin jeopolitik ve jeoekonomik planlarında Orta Asya’ya verdikleri stratejik önemi göstermektedir.

AB'nin Orta Asya'daki önemli varlığıyla birlikte, Orta Asya'da büyük bir oyun kurulup kurulmadığı sorusu gündeme gelmektedir. Benzer bir şekilde “AB yatırımları, Orta Asya'yı arka bahçesi olarak gören Çin gibi ülkelerle rekabeti artıracak mı?” sorusu sorulabilir. Ukrayna'daki savaşın patlak vermesiyle birlikte, Orta Asya'daki jeopolitik rekabetin yoğunlaşmasına ilişkin endişeler devam etse de pek çok uzman, AB'nin Orta Asya'daki yatırımını Çin ile AB arasındaki bir rekabet biçimi olarak değerlendirmemektedir. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Üyesi Temur Umarov, İRAM’a verdiği bir röportajda şunları söylemiştir: “… Avrupa için Çin bir numaralı ticaret ortağıdır ve Orta Asya coğrafi olarak bu iki ticaret ortağı arasında bir köprü konumundadır. Bu açıdan bakıldığında bunu [AB'nin Orta Asya’daki eylemlerini] bölgedeki büyük güçler arasında bir rekabet veya jeopolitik bir mücadele olarak görmemek gerekir. Bence Orta Asya da kendisini küresel ekonomide ve küresel siyasette büyük ekonomiler için bir altyapı ve lojistik merkezi olarak konumlandırmak istemekte ve bu bağlamda gelişmekte olan bu ilişkilerden faydalanabilir. Orta Asya’da Avrupa ile Çin arasındaki fark, Çin'in Orta Asya'yı ulusal çıkarlarının bir uzantısı olarak görmesi ve Avrupa'nın görmemesidir. AB, bölgeyi yönetmiyor ve Avrupa, Orta Asya için pek de yenilikçi bir ortak değil. Dolayısıyla Orta Asya'daki Çin-AB rekabetinden bahsederken bu iki ortağın Orta Asya'daki mevcudiyetinde farklı koşulların olduğunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum.”

AB'nin, Orta Asya'daki yatırımının jeopolitik sonuçlarıyla ilgili olarak Doğu Avrupa Çalışmaları Merkezi uzmanlarından Dionis Cenusa, Orta Asya ülkelerinin bölgede mevcut jeopolitik güçlerden fayda sağlamak için çok vektörlü dış politika benimseyebileceğine inanıyor: “Jeopolitik rekabet alanını genişletecek olan Küresel Ağ Geçidi Girişimi, AB ile Orta Asya arasında gelecekteki bir jeopolitik arayüzü ve bağı temsil ediyor. [Bununla birlikte] Orta Asya üzerinde stratejik etkileri olacak olan bu girişim, enerji arzını veya yatırımlarını güvence altına almak için bölgesel güçleri yatıştırma girişimlerinden kaynaklanan bir dış politika yerine ulusal çıkarlara daha uygun ve daha dengeli bir dış politika imkânı sunacak. AB'nin varlığı, bölgenin demokratikleşmesine de katkıda bulunabilir.”

Her ne kadar Küresel Ağ Geçidi Girişimi, Kuşak ve Yol Girişimi ile rekabet etmek için başlatılmış olsa da Orta Asya devletlerinin başarılı çok vektörlü politikaları sayesinde kısa vadede bu bölgenin Çin ile AB arasında yoğunlaşan rekabetten kurtulacağı söylenebilir ve Orta Asya; Pekin ve Brüksel arasında bir ticaret köprüsü olma rolünü sürdürecektir. Ancak tüm iyimser senaryolara rağmen Orta Asya'nın, Çin ve AB için taşıdığı önem nedeniyle bölgedeki büyük güçler arasında rekabet kaçınılmaz görünmektedir. Konu üzerine konuşan Cenusa şunları kaydetmektedir: “… AB ile Çin arasında tanık olacağımız rekabet biçimlerinin bir örneği, (...) AB'nin Tacikistan'daki 5 milyar euroluk Rogun Hidroelektrik Santralinin %15'ini finanse etme kararında görülmektedir. AB Diplomasi Başkanı [Borrell]; Tacik makamlarının, ‘düşük maliyetli Çin kredisi’ yerine AB’nin kredi teklifini tercih ettiklerini söylemiştir.”

Küresel Ağ Geçidi Girişimi’nin İran için jeopolitik ve jeoekonomik etkileri ile ilgili olarak Alman Küresel ve Alan Araştırmaları Enstitüsünde küresel jeoekonomi araştırmacısı olan Mohammadbagher Forough şunları ifade etmektedir: “Her ne kadar son dönemdeki protestolar ve bu protestolara yönelik güvenlik baskısı sebebiyle şu anda nefret kısmı ağır bassa da jeopolitik olarak İran ve AB, bir sevgi-nefret ilişkisi içindedir. Jeoekonomik olarak İran, AB'yi ve AB pazarını tıpkı Çin, Hindistan ve ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) gibi önemli bir ağırlık merkezi olarak görmektedir. İran, bu merkez üsleri arasında (Türkiye gibi) bir bağlantı veya köprü olmak istemektedir. Bu nedenle İran tarafından sevgi faktörünün (jeoekonomik olarak) jeopolitik nefret faktörüne ağır bastığı iddia edilebilir. Ancak yaptırımlar nedeniyle birçok Avrupalı, bağlantı için İran'a yaklaşmaktan endişe duymaktadır.”

AB-İran ilişkisindeki son gelişmeler göz önüne alındığında Küresel Ağ Geçidi Girişimi’nin, İran için doğuracağı fırsatlar ve sonuçlar iki senaryo şeklinde incelenebilir: KOEP (Kapsamlı Ortak Eylem Planı, Nükleer Anlaşma) ile ya da KOEP’siz. İlk senaryoda, KOEP-2'nin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması ve İran ile AB arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi durumunda, Tahran’ın Küresel Ağ Geçidi Girişimi yatırımlarının bir kısmını çekme şansı olacaktır. Pek olası görünmeyen bu iyimser senaryoda İran, enerji ve ulaşım sektörlerindeki çeşitli altyapı projelerini geliştirebilecektir. İkinci senaryoda, İran ile AB arasında son aylarda gerginleşen ve tarafların KOEP-2 üzerine anlaşmalarını engelleyebilecek ilişkiler göz önüne alındığında İran'ın, Küresel Ağ Geçidi Girişimi yatırımlarından pay almayacağı rahatlıkla söylenebilir. Bu bağlamda Forough şunları ifade etmektedir: “... Bu bir olasılık. İran, (İsrail gibi bazı bariz istisnalar dışında) mümkün olan her aktörden altyapı projelerine yatırım yapılmasını memnuniyetle karşılayacaktır. Fakat KOEP-2 senaryosunun (mevcut koşullar göz önüne alındığında) gerçekleşmesi pek olası görünmemektedir.”

Küresel Ağ Geçidi Girişimi'nin açıklanmasından önce AB, “2020 Sonrası Doğu Ortaklığı” çerçevesinde, Ermenistan’dan geçen Kuzey-Güney Koridoru'nun (Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru, INSTC) geliştirilmesine yaklaşık 600 milyon euro yatırım yapmayı planladığını duyurmuştu. Öyleyse INSTC'nin, bölgede Kuşak ve Yol Girişimi ile rekabet etme potansiyeli göz önüne alındığında, “Bölgede Çin ile rekabet etmek için Küresel Ağ Geçidi Girişimi’nin bir parçası olma potansiyeli var mı?” sorusu gündeme gelmektedir. Forough, bu soruyu şu şekilde cevaplamaktadır: “Hayır, kesinlikle yok. INSTC, Küresel Ağ Geçidi Girişimi ile değil; Kuşak ve Yol Girişimi ile sinerji yaratacaktır. INSTC'deki ana aktörler İran, Rusya ve Hindistan’dır. İlk ikisi, Küresel Ağ Geçidi Girişimi kapsamında, INSTC'nin bağlantılarını iyileştirmek için (Ermenistan'da olduğu gibi) orada burada para harcanmasına aldırış etmeyecektir. AB pazarı, INSTC için öngördükleri bağlantının büyük bir parçası olsa da bu ülkeler; INSTC'nin, AB veya Küresel Ağ Geçidi Girişimi tarafından tanımlanmasına izin vermeyeceklerdir.”

Sonuç olarak bu husus dikkate alındığında İran’ın, Küresel Ağ Geçidi Girişimi çerçevesindeki AB yatırımlarından pay almayacağı ve Orta Koridor’da olduğu gibi bölgedeki bir diğer önemli jeoekonomik projeden bir kez daha dışlanacağı söylenebilir.