Çin'in Ukrayna Savaşına Yönelik Tutumu

Çin'in Ukrayna Savaşına Yönelik Tutumu
Görsel @AA Images
İki ülke arasındaki enerji, ekonomi ve sınır güvenliği konuları göz önüne alındığında, Çin'in Rusya'nın yanında durmaya ve Moskova'yı desteklemeye devam edeceği söylenebilir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı uluslararası politikada çeşitli sonuçlar doğurmuştur. Bu savaş, dünya güçleri arasında yeni bir tür kutuplaşmaya yol açmıştır. Bir yandan ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkeler Ukrayna'ya kapsamlı destek sağlarken diğer yandan Çin ve Hindistan gibi ülkeler Batı'nın yaptırımlarına uymayıp Rusya'dan enerji ve diğer malları ithal etmeye devam ederek Rusya'ya bir tür ekonomik destek sağlamıştır. Bunlar arasında Çin, bu savaşın birinci yıl dönümüne kadar resmî olarak tarafsızlığını ilan etmesine rağmen NATO'nun veya ABD'nin Ukrayna'ya artan desteğinin ardından dolaylı olarak Rusya'nın politikalarıyla uyumlu olduğu düşünülen tutumlar almıştır. Bu ülke, Moskova'ya yönelik yaptırımlara karşı çıkarak Rus ekonomisinin canlı tutulmasında aktif bir rol oynamıştır. Çin’in bu yaklaşımı, Batı literatüründe “Rusya yanlısı tarafsızlık” olarak eleştirilmiştir.

Çinli yetkililer, ülkenin Ukrayna'daki savaşa ilişkin tutumu hakkında nadiren yorum yapsa da Çin'in en belirgin tavrı; Pekin'in, Moskova ve Kiev arasında ara buluculuk yapma arzusu olmuştur. Çin, Mart 2023’te İran ve Suudi Arabistan arasındaki başarılı ara buluculukla eş zamanlı olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşı sona erdirmek için 12 maddelik bir plan önermiştir. Ukrayna'daki savaşın birinci yıl dönümünde sunulan Çin’in planı; ülkelerin ulusal egemenliklerine saygı, uluslararası hukuka özellikle de BM kararının hedef ve ilkelerine saygı ve barış müzakerelerinin başlatılması gibi önemli noktaları içermektedir. Bu planın sunulmasının ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 20 Mart 2023 tarihinde Moskova'yı ziyaret ederek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelmiştir. O dönemde Pekin Hükûmet Sözcüsü, Cinping'in Moskova ziyaretini bir barış misyonu olarak nitelendirmiş ve Cinping'in Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerin ilerletilmesinde yapıcı bir rol oynamaya çalışacağını açıklamıştır.

Uluslararası Güvenlik Uzmanı Dr. Haşim Türker, Çin'in Ukrayna krizindeki olası ara buluculuğuna ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Çin'in İran ile Suudi Arabistan arasındaki başarılı ara buluculuk rolü kuşkusuz çok önemlidir ve Çin’i, Pax Sinica’ya bir adım da olsa yaklaştırmıştır. Ancak bu başarının; ülkeyi, Rusya ile Ukrayna arasında ara buluculuk yapmaya sevk edip etmeyeceğini kesin olarak tahmin etmenin bir yolu da yoktur. Çin, tarihsel olarak Ukrayna krizi konusunda tarafsız bir duruş sergilemiş ve diplomatik yollarla barışçıl bir çözüm çağrısında bulunmuştur. Ancak taraf tutmamaya da dikkat etmiş ve hem Rusya hem de Ukrayna ile istikrarlı ilişkiler sürdürmeye odaklanmıştır. Burada kilit nokta, Rusya’nın tutumu olacaktır. Ukrayna’yı işgal girişimi başarısız olan ve önemli prestij ve güç kaybı yaşayan Rusya’nın, Çin’e olan bağımlılığı kuşkusuz artmıştır. Rusya ile Çin arasındaki ilişkide Rusya’nın küçük ortak rolü oynayacağı açıkça ortaya çıkmıştır. Çin’in girişimiyle krizin çözülmesi bu durumu perçinleyecektir. Rusya bunu tercih etmeyebilir. Önümüzdeki günlerde, Rusya’nın krizi çözmek için tek başına yapacağı girişimlerin başarısız olması ve çaresiz kalması hâlinde Çin’in devreye girmesi ihtimal dâhilindedir. Böylesi bir girişimde Çin’in başarılı olmasının küresel güç rekabetindeki avantajını artıracağını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Çin'in büyük bir çatışmayı çözmedeki rolü, sorumlu bir küresel güç olarak itibarını artırabilir ve uluslararası toplumdaki konumunu iyileştirebilir. Bu durum, ABD'nin küresel liderlik konumunu ve bölgesel dinamikleri etkileme kabiliyetini de baltalayabilir. ABD tarihsel olarak Orta Doğu'da lider bir rol oynamıştır ve varlığı ile etkisi, bölgede istikrar sağlayıcı bir güç olarak görülmüştür. Çin’in olası başarısı, ABD'nin bölgeye müdahale etme veya ara buluculuk yapma ihtiyacını azaltabilir ve nüfuzu ile liderlik rolünü daha da aşındırabilir.”

Belirtmek gerekir ki Çin, uluslararası arenadaki konumunu yeniden tanımlamanın bir yolu olarak kilit bölgelerdeki varlığını genişletmektedir. Bu bağlamda ara buluculuk diplomasisi, Çin'in dış politika hedeflerinin önemli bir unsuru olarak ortaya çıkmıştır. Çin'in ara buluculuk diplomasisi, ülkenin dış politikadaki makro stratejisinin bir parçası olarak dikkatle hazırlanmış ve Pekin'in müdahale etmeme politikasının ilkelerine uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır. Çin'in Konfüçyüsçülük ekolünden türetilen ara buluculuk diplomasisi yaklaşımı; barışa ikna etmeyi, diyaloğu teşvik etmeyi ve çatışan taraflara ev sahipliği yapmayı içermektedir. Bu yaklaşımın yanı sıra sömürgecilik deneyiminin olmaması ve dinî-siyasi ideolojisini yayma hırsına sahip olmaması; Çin’in farklı çatışmalardaki çıkmazları çözüme kavuşturmak için "ideal bir aktör" ve "güvenilir bir aracı" hâline gelmesini sağlamıştır.

Çin'in ara buluculuğu için farklı motivasyonlar dile getirilmiştir. Ancak Çin'in en önemli motivasyonunun, Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG; Belt and Road Initiative, BRI) projelerinin hayata geçirilmesi olduğunu söylemek mümkündür. Yaklaşık 10 yıldır KYG projelerinin hayata geçirilmesi, Çin dış politikasının önceliklerinden biri olmuştur. KYG programlarının özel önemi bağlamında araştırmalar, Çin'in son 10 yıldaki ara buluculuk çabalarının KYG projeleri için stratejik öneme sahip bölgeler ve ülkeler üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. Çin’in 2013 sonrasındaki ara buluculuk çabaları, KYG için özel bir öneme sahip olan Güney Asya ve MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgelerine odaklanmıştır. Çin'in; Myanmar ile Bangladeş krizi (Rohingya krizi), Güney Sudan krizi, Taliban ile Afganistan'ın önceki hükûmeti ile İran ve Suudi Arabistan arasındaki ara buluculuk çabalarının KYG programıyla doğrudan ilişkili olduğu söylenmektedir.

Rusya ve Ukrayna'nın da içinde bulunduğu Avrasya bölgesi, KYG projesi açısından özel bir öneme sahiptir. Avrasya bölgesinin KYG'deki önemi göz önünde bulundurulduğunda Pekin'in, Ukrayna ve Rusya arasında ara buluculuk yapma isteğinin nedenlerinden birinin de ülkenin Avrasya bölgesindeki KYG programı kapsamındaki jeopolitik ve jeoekonomik çıkarları olduğu iddia edilebilir. Bu bölge, ekonomik koridorlar açısından Çin için özel bir öneme sahiptir. KYG koridorları arasında yer alan Yeni Avrasya Kara Köprüsü Koridoru, Rusya ve Ukrayna'yı da içeren Avrasya bölgesinden geçmektedir. Savaşın devam etmesi, bu koridorun geleceğini son derece kırılgan hâle getirmiştir. Ayrıca Çin'in Rusya'ya verdiği [ekonomik] destek, son zamanlarda Çin'in Avrupa'daki imajını zedelemiştir. Avrupa'da Çin'e yönelik ticari duyarlılık azalmış, doğrudan yabancı yatırımlar yavaşlamış ve Çin'e yönelik transatlantik koordinasyon sıkılaşmıştır. KYG mega projesinin nihai hedefinin Avrupa olduğu düşünüldüğünde Çin, Avrupa'yı ve dünyayı etkileyen Ukrayna krizini ara buluculuk yoluyla bir an önce sonlandırmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda bazı uzmanlar, Pekin'in Moskova'ya füze ve tank gibi daha ağır silahlar vermekten kaçınmasının nedeninin, Çin'in çatışmadaki ara bulucu konumunu tehlikeye atabileceği olduğuna inanmaktadır. Dolayısıyla Avrupa'yı ikna eden Çin'in, bölgedeki jeopolitik ve jeoekonomik çıkarları için Rusya ve Ukrayna arasında ara buluculuk yapmak amacıyla pratik önlemler alması ihtimal dışı değildir. Çin'in Ukrayna krizindeki ara buluculuğunun geleceği ciddi belirsizlikler ve engellerle (özellikle ABD'nin muhalefeti) karşı karşıya olsa da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Çin'in Ukrayna'daki ara buluculuk rolünü memnuniyetle karşılaması, Ukrayna'daki sorunun Çin sayesinde çözülebileceğine işaret etmektedir. Ancak Ukrayna krizi, Rusya ile NATO arasında topyekûn bir savaşa dönüşürse Çin'in Moskova'yı destekleyeceğine şüphe olmadığı söylenebilir. Eski ABD Başkanı Barack Obama'nın Çin politikası konusunda danışmanlığını yapan Ryan Hass'a göre "Pekin şimdiye kadar gönülsüz barış çağrıları yaparken savaşı NATO'nun genişlemesini engellemek için haklı ya da Batı tarafından kışkırtılmış olarak göstererek Moskova'ya önemli bir diplomatik kalkan sağlamıştır." Bu bağlamda Pekin için Doğu (Çin ve Rusya) ile Batı (NATO) blokları arasındaki yeni rekabette Ukrayna cephesi yeni “demir perde” konumundadır ve Pekin’in, Moskova'yı destekleyerek bu demir perdeyi Batı karşısında korumaya çalışacağı söylenebilir.

Çin'in Ukrayna krizinde Rusya'yı destekleyecek olması, bu iki ülkenin karşılıklı olarak birbirine olan ihtiyacı ile doğrudan ilişkilidir. Bu iki ülke, ŞİÖ (Şangay İşbirliği Örgütü) ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) gibi çeşitli platformlarda çok taraflı iş birliğini genişleterek ABD merkezli bir dünya sistemine karşı "çalkantılı bir uluslararası sistem" oluşturmak istiyor. Pekin ve Moskova, ABD hegemonyasına meydan okuma ve çok kutuplu bir dünya düzenini destekleme konusunda ortak çıkarları paylaşmaktadır. Çin ve Rusya arasındaki kararlı ilişkiler, iki ülke arasındaki uzun kara sınırı boyunca istikrarı temin etmekte ve aynı zamanda aralarındaki enerji ve ekonomi ilişkilerinin genişlemesine temel oluşturmaktadır. Dolayısıyla iki ülke arasındaki enerji, ekonomi ve sınır güvenliği konuları göz önüne alındığında, Çin'in Rusya'nın yanında durmaya ve Moskova'yı desteklemeye devam edeceği ifade edilebilir.

Sonuç olarak kısa vadede Çin'in Rusya ile Ukrayna arasında ara buluculuk çabalarına devam edeceği söylenebilir. Ancak uzun vadede Ukrayna krizi doğrudan ABD/NATO müdahalesiyle Çin'in ulusal güvenliğini tehlikeye atarsa Pekin'in şüphesiz Rusya'yı destekleyen Ukrayna'da oluşan demir perdeyi savunmaktan başka seçeneğinin kalmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Böylelikle Çin'e meydan okuyabilecek güçlerin Ukrayna savaşıyla meşgul olması; Pekin'e, Asya-Pasifik cephesindeki konumunu daha da güçlendirme ve bölge ülkelerine mesaj niteliğinde ABD'ye yaklaşmalarını engelleme fırsatı verecektir.