Yeni Bir Jeoekonomik Denklem Olarak I2U2 ve İran

Yeni Bir Jeoekonomik Denklem Olarak I2U2 ve İran
İki düşman, bir bölgesel rakip ve uzak mesafedeki bir dosttan oluşan I2U2 koalisyonu; İran için olumlu bir haber değildir ve hoş olmayan sonuçlar doğuracağı söylenebilir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

I2U2 koalisyonunun kurulması ilk kez Ekim 2021'de ABD, Hindistan, İsrail ve BAE'nin dışişleri bakanları toplantısında "Uluslararası Ekonomik İş Birliği Forumu" ismiyle gündeme gelmiştir. Bu grubun temel amacı; deniz güvenliği, ulaşım ve altyapı geliştirme alanlarındaki iş birliği olmuştur. Ancak I2U2 ülke liderlerinin ilk resmî toplantısı, ABD Başkanı Joe Biden'ın Temmuz 2022'de İsrail'e yaptığı ziyaret sırasında gerçekleşmiştir. Bu zirvede bir araya gelen dört ülke, şu altı alanda ortak yatırımlar konusunda görüş alışverişinde bulunmuştur: gıda, su, enerji, ulaşım, sağlık ve uzay. “I2” Hindistan (India) ve İsrail'i (Israel) temsil ederken “U2” ABD (USA) ve BAE'yi (UAE) ifade etmektedir. 

I2U2; İsrail’in yenilikçi teknolojisinin, ABD’nin küresel endüstri uzmanlığının, BAE’nin ekonomik kaynaklarının ve Hindistan’ın pazar liderliği ile insan kaynaklarının özgün bir kombinasyonudur. Bölgenin hassasiyeti ve söz konusu dört ülkenin potansiyelleri ve yetenekleri göz önünde bulundurulduğunda, I2U2 grubunun gelecekte üye ülkeler arasında siyasi, askerî-güvenlik, ekonomi ve enerji alanlarındaki iş birliğini genişletme ihtimali mevcuttur. I2U2 ülkelerinin büyüklüğü, gücü ve etkisi; uzun vadede Batı Asya stratejik bölgesinin jeopolitik ve jeoekonomik düzenini değiştirme potansiyeline sahiptir. 

Son yıllarda ABD bölgede; Çin, Rusya ve İran karşısında önemli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu ülkelerden gelen güvenlik endişesi ile siyasi ve ekonomik tehditlerin artması, Washington'ın 2017 ve 2022 ulusal güvenlik stratejilerine Rusya, Çin ve İran'ı "revizyonist rakipler" olarak dâhil etmesine neden olmuştur. Ayrıca ABD Başkanı Biden, 15 Temmuz 2022’de Riyad'a yaptığı ziyaretinde "Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız." açıklamasında bulunmuştur. Dolayısıyla Washington'ın, Orta Doğu'daki ilişkilerinin coğrafi kapsamını I2U2 bloku çerçevesinde genişletmeye ve bölgede Rusya, Çin ve İran üçgeni ile rekabet etmeye çalıştığı söylenebilir. 

I2U2, ABD'nin Orta Doğu'da varlık gösterme çabalarından biri olarak değerlendirilebilir. Ancak bu kez Washington’ın, bölgede geleneksel Avrupalı müttefikleri (çoğunlukla NATO üyeleri) olmadan Çin'e karşı koyma potansiyeline sahip yeni yükselen güçlerle (Hindistan gibi) birlikte bulunmaya karar verdiği görülmektedir. Dolayısıyla uzun vadede I2U2'nun, Orta Doğu'da Çin ile ABD arasındaki rekabetin bir parçası olma ihtimali mevcuttur. 

I2U2, bölgede Çin ile başa çıkmak için geliştirilen bir ABD stratejisi olarak kabul edilirse Hindistan, ABD'nin "Asya'ya Dönüş" ve “Dörtlü İttifak" stratejilerinde çok önemli bir rol oynadığı gibi şüphesiz bu blokta da belirleyici bir rol oynayacaktır. Hindistan'ın bu gruptaki varlığı önemli olduğu için bu ittifakın Hindistan için de önemli faydaları bulunmaktadır. I2U2, Hindistan'ın Batı Asya'nın jeoekonomisine etkili bir biçimde katılmasına, bölgesel ve küresel gelişmelerde daha büyük bir rol oynamasına izin vererek stratejik bağımsızlığından ödün vermeden bölgedeki jeopolitik etkisini genişletecektir.

İbrahim Anlaşmaları ve Negev Zirvesi’nden sonra I2U2, İsrail'in dış politikasındaki en büyük başarılardan biri olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu ittifak, ABD'nin yanı sıra İsrail'in Hindistan ve BAE ile stratejik ilişkilerini de güçlendirmektedir. Böylece İsrail, bölgedeki siyasi ve ekonomik etkisini daha da genişletebilecektir. İsrail ve İran arasındaki düşmanlık düşünüldüğünde I2U2 formundaki çok taraflı iş birliği, Tel Aviv'in İran karşısında bölgedeki siyasi ve güvenlik pozisyonunu kuşkusuz güçlendirecektir. 

BAE, son yıllarda bölgenin jeopolitiğindeki konumunu güçlendirmek suretiyle küresel ve bölgesel siyasetteki ana aktörlerden biri olmaya çalışmaktadır. Muazzam doğal kaynaklara sahip olması ve küresel konsorsiyumlara ev sahipliği yapma konusundaki başarılı politikası, ülkeyi yalnızca dünyanın ticari merkezlerinden biri yapmakla kalmamış, aynı zamanda Abu Dabi'nin gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımcı devletlerden biri olmasını sağlamıştır. BAE'nin potansiyeli düşünüldüğünde ülke, I2U2 çok taraflı iş birliği çerçevesinde Hindistan gibi ülkelere daha fazla yatırım yapma fırsatına sahip olacaktır. Bu yatırımlar sonuç olarak BAE'nin ilgili ülkelerde siyasi ve diplomatik etkisinin artmasını sağlayacaktır. Ek olarak yatırımları yumuşak diplomasi aracı olarak kullanan BAE, bu yolla jeopolitik ve jeoekonomik etkisini genişletmek için daha fazla fırsata sahip olacaktır. 

I2U2'yu “Orta Doğu Dörtlüsü” olarak isimlendiren bazı analistler, bu grubun yaratılma amacının ABD'nin, Çin'in Orta Doğu'daki etkisini engelleme çabasının bir parçası olduğuna inanmaktadır. Pekin'in, Abu Dabi ve Tel Aviv ile olan ilişkileri değerlendirildiğinde kısa vadede bu blokun, Çin'e karşı pratik bir adım atması pek olası görünmemektedir. Ancak ABD, İsrail ve BAE'nin bu grupta yer aldığı düşünülürse grubun varlığının, Çin’den ziyade İran açısından önemli sonuçlar doğuracağı barizdir. Başka bir ifadeyle “iki düşman” (ABD ve İsrail), “bir bölgesel rakip” (BAE) ve “uzak mesafedeki bir dost”tan (Hindistan) oluşan bu koalisyon; İran için olumlu bir haber değildir ve hoş olmayan sonuçlar doğuracağı söylenebilir. 

Söz konusu dört ülke arasında yer alan ve Tahran’ın düşmanları konumunda olan İsrail ve ABD, İran'ın bölgedeki etkisine karşı şüphesiz ki I2U2’yu kullanmaya çalışacaktır. Öte yandan Abu Dabi ise Tahran'a yeniden bir büyükelçi atayarak İran'la ilişki kurmanın yollarını aramaktadır. İran'ın bölgedeki stratejik konumunu göz önünde bulunduran Yeni Delhi de Tahran ile iyi ilişkiler arayışında olup Çabahar ve INSTC (Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru) gibi projeleri hayata geçirerek İran'ı yanında tutmaya çalışmaktadır. Ancak I2U2 gruplaşmasının askerî bir blok hâline gelmesi durumunda, I2U2 ülkelerinin ekseni ve grubun liderliğini kimin üstleneceği hususu, bu grubun kurulmasının gelecekte İran için doğuracağı sonuçlar üzerinde belirleyici olacaktır. 

Hindistan’ın ana eksende yer alması ve belirleyici bir rol oynaması hâlinde bu ittifak, İran için bir tehdit unsuru olmayacaktır. Zira Hindistan'ın, İran konusunda ABD, İsrail ve hatta BAE gibi güvenlik endişeleri bulunmamaktadır. Hindistan'ın I2U2'nun oluşumunu çevreleyen söyleme verdiği karşılık, İran ve İsrail arasında bir denge kurmayı amaçlayan dış politika denklemini yansıtmaktadır. Fakat I2U2’nun liderliğinin İsrail ya da ABD tarafından üstlenilmesi durumunda; grup, İran için kuşkusuz potansiyel bir tehdit hâline gelecek ve bu durumun çok sayıda siyasi, askerî ve ekonomik sonucu olacaktır. İran ile ilişkilerini yeniden tesis eden BAE ise bu ittifakın İran için doğuracağı güvenlik bağlamındaki sonuçları etkisiz hâle getirebilir.

Hindistan'ın İran'a karşı dostane tavrının aksine Tahran, Yeni Delhi ile Tel Aviv arasındaki askerî iş birliğinin gelişmesinden endişe duymaktadır ve Hindistan ile İsrail arasındaki ilişkilere birçok kez zarar vermeye çalışmıştır. Tahran, 2012 ve 2021'de Hindistan'da İsrailli diplomatlara saldırı düzenlemekle suçlanmaktadır. İran'ın bu tür tutumları, Yeni Delhi'yi İsrail ile askerî-güvenlik iş birliğini daha da geliştirmeye teşvik edebilir ki bu da en nihayetinde Tahran ve Yeni Delhi arasındaki iyi ilişkilerin zarar görmesine yol açacaktır. 

İran'ın temel kaygısı bir jeoekonomik proje olan Hint-Arap Akdeniz Koridoru’nun oluşturulmasıdır. Hindistan, BAE ve İsrail, Hint-Arap Akdeniz Koridoru olarak da bilinen I2U2 gıda koridorunu oluşturacaktır. Bu koridorun temel amacı, Avrupa'ya daha fazla ihracat yapmak için Hint çiftliklerini BAE ve İsrail limanlarına bağlamaktır. Süveyş Kanalı'nı atlayacak ve Hindistan'ın Mumbai Limanını BAE limanlarına ve İsrail'in Hayfa Limanına bağlayacaktır. Söz konusu koridor, Yunanistan’ın Pire Limanında son bulmaktadır. Hint-Arap Akdeniz Koridoru, multimodal bağlantı yoluyla Mumbai ve Pire arasındaki ulaşım süresini 17 günden 10 güne indirecektir.

İran; Hint-Arap Akdeniz Koridoru’nu, INSTC ve Çabahar projelerine rakip olarak görmektedir. Tahran, Yeni Delhi'nin I2U2 ülkeleriyle ilişkilerinin genişlemesiyle Hint-Arap Akdeniz Koridoru’nun, INSTC’nin yerini alacağından endişe duymaktadır. Ancak Hindistan'ın, Rusya dâhil olmak üzere Avrasya bölgesi ile ticari ve siyasi ilişkilerini geliştirmesi ve bölgede Çin ile rekabet edebilmesi için İran'a ve İran’ın jeopolitik konumuna ihtiyacı vardır. Dolayısıyla Hindistan'ın, İran'daki altyapı projelerine yaptığı milyar dolarlık yatırımın boşa gitmesine izin vermeyeceğini hatırlamak gerekmektedir. Hint-Arap Akdeniz Koridoru, INSTC’nin rakibi olarak görülmekten ziyade Hindistan'ın bölgedeki ticaret yollarını çeşitlendirme çabalarından birini teşkil etmektedir. 

Sonuç olarak I2U2 koalisyonunun kaderi, Ukrayna'daki savaşın geleceği ile yakından ilişkilidir. Zira Ukrayna'daki savaş sırasında ABD’nin isteklerinin aksine Hindistan, BAE ve hatta İsrail; Moskova'ya yönelik yaptırımları desteklememiştir. Hindistan, Rusya'nın en büyük enerji müşterisi olmaya devam etmektedir ve BAE, yaklaşık 4.000 Rus şirketine ev sahipliği yaparken zengin Rus oligarkları için güvenli bir eve dönüşmüş durumdadır. İsrail de Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısına karşı henüz somut bir adım atmamıştır. Bu nedenle Ukrayna'daki savaşın sonuçları, bu grubun güçlü bir siyasi-askerî-ekonomik bloka dönüşüp dönüşmeyeceği hususunda belirleyici olacak ve grubun kaderini belirleyecektir. Ancak grup mevcut konumunu koruyabilirse şüphesiz üye ülkeler için önemli fırsatları beraberinde getireceğini söylemek yanlış olmayacaktır.