Huzistan’da Tarım ve Sulama Sorunu

Huzistan’da Tarım ve Sulama Sorunu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’ın önemli illeri arasında yer alan Huzistan, 4,8 milyonluk nüfusuyla ülkenin ekonomik faaliyetlerinin önemli bir kısmının gerçekleştirildiği ildir. Petrol ve petrol ürünlerinin yanı sıra demir, çelik gibi ağır sanayi ürünleri ilin başlıca gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra İran’daki nehirlerin üçte birinin Huzistan’da yer alması, ilin verimli tarım arazilerine ev sahipliği yapmasını ve ildeki diğer sektörler gibi tarım sektörünün de ekonomide oldukça önemli bir rol oynamasını sağlamaktadır.

Son dönemlerde meydana gelen iklim krizlerinin ve yanlış politikaların bir sonucu olarak bölgede tarım ve su krizinin ortaya çıkması nedeniyle Huzistan halkı, tarımsal faaliyetlerini tam olarak yerine getirememiş, bu da ilde toplumsal sıkışmaya neden olmuştur. Halk, ülke sathında meydana gelen protestolar üzerinden yaşadığı tarım ve su ile ilgili sorunlarını dile getirmeye çalışsa da hükûmet, bu problemlere bir çözüm üretmeyip sorunlarla ilgilenmedi. Bu da Temmuz 2021’de Huzistan genelinde protestolara sebep oldu. Bu protestolardan önce birçok uzman, ildeki tarım ve sulama ile ilgili sorunları göstererek protesto olasılığının yüksek olduğunu vurgulamıştı. Ayrıca Huzistan’ın etnik olarak tarihsel süreç boyunca ayrımcılığa maruz kalmış olması, protestoların şiddetini artırdı ve protestolar, kısa süre içerisinde İslam Cumhuriyeti karşıtı bir havaya büründü.

Huzistan’da Tarım

Huzistan’ın stratejik önemi antik çağlara kadar dayanmaktadır. Bu stratejik önem, hiç şüphesiz zengin su kaynaklarına bağlı olarak verimli tarım arazilerine sahip olmasıyla ilgilidir. Tarihsel süreç içerisinde İran’ın önemli buğday üreticisi olan Huzistan, ülkede mısır ve pirinç üretiminde de ön sıralarda yerini almıştır. 1908 yılında Mescid-i Süleyman’da İngilizler tarafından petrol bulunmasıyla daha çok petrol ile anılan Huzistan’da, 1960’larda Pehlevi Dönemi’nde bir dizi tarımsal atılım yapılmıştır. Pehlevi hükûmeti bu yıllardan sonra bölgenin tarımsal üretimini artırmak adına ABD’li danışmanlar aracığıyla bölgede modern tarım endüstrileri kurmaya başlamıştır. Pehleviler Huzistan’da; şeker kamışı, kuşkonmaz ve şeker pancarı gibi yeni mahsullerin üretimini teşvik etmiş ve bu tür mahsullerin üretimini desteklemek için kâğıt, şeker ve ipek fabrikası gibi tamamlayıcı endüstriler kurmuştur. Basında “işçi grevleri” ile adı sıkça duyulan Heft Tepe Şeker Kamışı Fabrikası da bu dönemde kurulmuştur. İş imkânlarının artışı ile Huzistan, ülkenin birçok yerinden insanların göç ettiği bir bölge hâline gelmiştir.

Devrim’den sonra 8 yıl süren İran-Irak Savaşı sürecinde bölgedeki tarım arazileri ve endüstriyel kompleksler ağır şekilde zarar görmüş veya Iraklı güçler tarafından yok edilmiştir. Buna ilave olarak Devrim’le beraber ABD’li danışmanların ve yatırımcıların sınır dışı edilmesiyle kalkınma projeleri de durdurulmuştur. 1989’dan sonra ülkenin geniş çaplı bir revizyona girmesi, Huzistan’ın da yeniden yapılanmasının yolunu açmıştır.

2020 yılında yayımlanan resmî verilerde; Huzistan’da 1,2 milyon hektardan fazla sulak arazi ve 2,2 milyon hektar potansiyel tarım arazisi bulunmakta ve ildeki tarımsal üretim miktarı 17 milyon ton ve tarımsal ürün çeşitliği ise 138 olarak görünmektedir. Bu verilerle Huzistan, İran’da tarımsal üretimde ilk sırada olmakla beraber ülkedeki toplam tarımsal üretimin %13,5’ini karşılamaktadır. Şeker kamışı, mısır, hurma ve pirinç ilin tarımsal üretimde önde gelen ürünlerdir. Huzistan, tarımsal üretimiyle ülke genelinde; şeker kamışında %45, mısır üretiminde %38 ve hurma üretiminde %17’lik bir paya sahiptir.

Huzistan’ın Su Kaynakları

Huzistan’ın; Basra Körfezi ve Zagros Dağı’nın beslediği nehirleri kapsaması, ili su kaynakları bakımından zenginleştirmektedir. İlin içinden geçen birçok nehir bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Karun Nehri, 950 km’lik boyu ve yüksek su taşıma kapasitesi ile Huzistan’ın en önemli su kaynakları arasındadır. Buna ilave olarak Kerke (900 km), Marun veya Cerrahi (422 km) ve Dez (400 km) nehirleri de ili saran Karun Nehri’nden sonra gelen başlıca su kaynaklarıdır. Huzistan’ın nehirleri üzerine inşa edilen Dez, Şehit Abbaspur, Şüheda, Kerhe, Hayır-Abad, Karun-3, Karun-4 ve Godarlend barajlarının arkasında oluşan göller ve Hur-Şadegan ve Hur’ul-Azim göletleri de su kaynağı bakımından oldukça önemlidir. Söz konusu su kaynakları Huzistan’ı İran’ın yüzeysel su kaynaklarının %40’ını barındıran bir bölge hâline getirmektedir.

İlde bu denli su kaynağının olmasının sadece tarım arazilerine değil, petrol rafinerilerine de faydası olmuştur. Su, rafinerilerde proses suyu olarak kullanılabildiği gibi soğutma amacına da hizmet etmekte ve çok kullanılmaktadır. Tuz giderme, su ile yıkama, ayırma, temizleme, pörçetme gibi aktivitelerde kullanılan proses suyu; ham petrol veya hidrokarbon ve diğer maddelerin fraksiyonları ile direkt temas hâlindedir. Bu sebeple Huzistan’daki petrol rafinerileri için zengin su kaynakları oldukça önem taşımaktadır.

Huzistan’ın Sorunları

Huzistan’ın tarım ve su konusunda birbirine bağlı birçok sorunu bulunuyor. Bu sorunlardan en önemlisi ilde artan sıcaklıklar ve yağışların azalmasıdır. İran Meteoroloji Servisi Başkanı, Ekim 2020’den Haziran 2021’in ortasına kadar olan ayların son 53 yılın en kurak ayları olduğunu ve ülkedeki ortalama sıcaklığın 1960’ların sonlarından bu yana 2 santigrat derece arttığını söyledi. Buna ilave olarak yağışlar, son yirmi yılda %20’ye kadar azaldı. Sıcaklık ve yağış krizinin üzerine bu dönemde Karun Nehri’ne dört yeni baraj inşa edildi. İran 1970’lerden bu yana, mevsimsel sel baskınlarını yönetmek, hidroelektrik enerji üretmek, mahsulleri sulamak ve diğer illere su sağlamak için Huzistan’da baraj inşa etmektedir. Resmî verilere göre İran’ın şu anda 192 barajı bulunuyor ve bu sayı 40 yıl öncekinin yaklaşık 10 katı. İranlı yöneticilerin bazıları, yapılan barajların olumsuz yönlerinin daha çok olduğunu ve ekolojik dengeye daha çok zarar verdiğini kabul ediyor. Uzmanlar, İran gibi kurak bir ülkede barajlardan daha fazla su buharlaşacağı için büyük barajlar inşa etmenin sakıncalı olduğunu belirtiyor.

Sıcak ve yağış krizinin yanında ilin su kaynakları, başka illere transfer edilmektedir. Su transferlerinin en büyük nedeni, İran’ın tarımsal üretimde yürüttüğü kendi kendine yeterlilik politikasıdır. Bu politikalarla İran; suya erişilemeyen topraklarda, çöllerde ve hatta dağ sırtlarında tarımın yayılmasını teşvik etmektedir. Çeşme-i Lengan ve Kemrud’a su taşıma projeleri kapsamında; Kuhreng-1, Kuhreng-2 ve Kuhreng-3 tünelleri, Karun ve Dez nehirlerinin suyunu Isfahan başta olmak üzere komşu illere taşımaktadır. İranlı yetkililerin yaptığı açıklamalara göre yıllık 1,5 milyar metreküp su, Huzistan’dan Isfahan’a taşınmaktadır. Diğer iller de eklendiği zaman yıllık 2 milyar metreküp su farklı illere transfer edilmektedir. Ayrıca suların farklı illere taşınması, Karun Nehri’nin tuz oranını yükseltmiştir. Bölgenin en önemli ve en büyük nehrinin tuz oranının yükselmesi, tarım arazilerinin verimliliğini de tehlikeye sokmaktadır.

Birleşmiş Milletler standardına göre maksimum %40 olması gereken yenilenebilir su kullanım oranı ise %90’a yaklaşmaktadır. Başka bir deyişle bugün su kaynaklarının %90’ı İran’ın %10’unda kullanılmakta ve İran’ın toplam toprak kütlesinin %90’ı kasıtlı olarak yenilenebilir sudan mahrum bırakılmaktadır.

Huzistan Halkı Ne Diyor?

Huzistan halkının sesi, son dönemlerde basına yansısa da halktan birçok kesimin de vurguladığı üzere Huzistan’ın tarım ve su problemi çok eskiye dayanmaktadır. Birçok çiftçi, Huzistan’ın Devrim’den önce nispeten daha yeşil bir il olduğunu ve burada; sazlıkların, göçmen kuşların ve çeşitli balık türlerinin yaygın olduğunu belirtiyor. Ancak ekolojik dengenin bozulmasıyla ekolojik çeşitlilik de azalmaktadır. Çiftçiler ve yerel uzmanlar, bölgenin sahip olduğu zengin su kaynaklarına rağmen şeker kamışının da ildeki tarım arazileri için uygun olmadığını, aşırı sulamayla beraber toprakların tuzlanarak verimliliğini kaybettiğini söylüyor. Buna ilave olarak Heft Tepe Şeker Kamışı Fabrikasının ildeki endüstriyel faaliyetleri de “şeker kamışı” problemini daha da derinleştiriyor.

Huzistan’da ekolojik denge sadece tarım ve sulamaya bağlı faaliyetlerle değil, petrokimya faaliyetleri neticesinde de bozulmuştur. Petrokimya endüstrilerinin su kullanımı ve rafineri faaliyetleri de Huzistan’ı krize sokmuştur. Örneğin Mahmud Ahmedinejad Dönemi’nde Çinli bir şirket, petrol arama çalışmaları yaparken birçok su kaynağını ve tarım arazisini tahrip etmişti.

İklim Krizi, Hükûmet Politikaları ve Protestolar

Dünyada iklim krizleri derinleşip artarken hükûmetlerin iklim krizlerine karşı alacağı önlemler krizin doğuracağı sonuçları minimize etmede oldukça önemli. Huzistan’da iklim krizinin yanında hükûmetin krize rağmen uyguladığı kısa vadeli çözüm politikaları, ildeki sorunları daha da derinleştiriyor. Ayrıca düzensiz göç ve varoşlaşma da Huzistan’ın sorunlarını daha da artırıyor. Etnik olarak uzun yıllardır ayrımcılığa maruz kalan Huzistan’ın yaşadığı ve doğrudan ekonomik hayata etki eden tarım ve sulama sorunlarının devam etmesi neticesinde, protestoların gelecek dönemlerde etnik problemler ile şiddetleneceği ortadadır.

Hükûmetin, protestoları yatıştırmak için sert güvenlik önlemleri alması ve sorunlarla alakalı kısa vadeli çözümler sunması sadece olası büyük protestoların vaktini erteliyor. Bu sebeple yetkililerin ülkenin birçok ekonomik zenginliğini içinde barındıran Huzistan’ın sorunlarına uzun soluklu çözümler üretmesi gerekiyor.