Türkiye’deki Depremlerin İran Basınına Yansımaları

Türkiye’deki Depremlerin İran Basınına Yansımaları
Türkiye’deki Depremlerin İran Basınına Yansımaları
Deprem nedeniyle Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve politik sorunlara gebe olduğunu vurgulayan İran basınında, “Deprem Erdoğan’ı enkaz altında bırakır.” söylemi hâkimdir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Türkiye, 6 Şubat’ta meydana gelen acı deprem nedeniyle yaşadığı büyük yıkımın ardından yaralarını sarmaya çalışıyor. Dünya tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilen Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi, uluslararası kamuoyunu derinden sarsmakla beraber İran basınında da büyük yankı uyandırdı. Şiddetli depremlerin ardından yürütülen arama-kurtarma çalışmaları, depremzedelerin yeni ve artçı depremler nedeniyle yaşadıkları yıkım ve travma, iktidar ve muhalefetin açıklamaları ve söylemleri, İranlı yetkililerin taziye ve destek mesajları, İran ordusu ve arama-kurtarma ekiplerinin afet bölgesindeki çalışmaları gibi konulara ilişkin gelişmeler; haber ajansları tarafından anbean İranlı okuyuculara aktarıldı. Ülkenin ulusal ve yerel gazeteleri hem iki gün boyunca deprem felaketini manşete ve ilk sayfaya taşıdı hem de depreme ilişkin çeşitli analiz ve değerlendirmelere yer verdi. “Türkiye’de Kıyamet Günü”, “Türkiye ve Suriye’de Ölümcül Deprem”, “Türkiye ile Suriye’de Yıkım”, “Yıkımın Sabahı”, “Komşu Enkaz Altında”, “İran Arama-Kurtarma Ekipleri Türkiye’de”, “Akdeniz’de Ölüm Enkazı” ve “Anadolu’da Facia” gibi manşet ve başlıklarla depremin şiddetinin boyutu gözler önüne serildi. Depremi mercek altına alan analiz ve değerlendirmelerde ise felaket, farklı yönleriyle kapsamlı bir biçimde irdelendi.

Suriye’ye Uluslararası Yardımların Yetersiz Kalması

İran basınında, Türkiye ve Suriye’yi etkiliyen deprem felaketine ilişkin dünyanın Türkiye’ye odaklanıp Suriye’deki felaketi göz ardı ettiği yönünde bir yaklaşım göze çarpmaktadır. Devrim Rehberi’nin uhdesi altında neşredilen aşırı radikal Keyhan gazetesi, depremden birkaç gün sonra yayımlanan sayısındaki başyazıyı depreme ayırarak bu konuya değinmiştir. “Türkiye Depreminden Daha Büyük Bir Facia” başlıklı söz konusu yazıda, dünyanın ABD baskısı ve yaptırımlardan dolayı Suriye’ye yardım götürmediği aktarılmış ve bu durum, “depremden daha büyük bir felaket” olarak nitelenmiştir. Dünya basınının, Suriye’yi göz ardı ederek Türkiye’ye daha fazla odaklandığı yorumunda bulunulmuş ve bu durumun, Suriye’deki can kaybı sayısının artmasına yol açtığı ifade edilmiştir. Dünya basınının bu tutumu “ırkçılık” olarak telakki edilmiştir.

Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) yakınlığıyla bilinen Cevan gazetesi, “Kurtulanların Mucizesi” başlıklı kapsamlı bir analiz yayımlamıştır. Bu analizde, Türkiye’ye yardım seli akarken yaptırımların, savaş nedeniyle harabeye dönen Suriye’ye giden yardımlara engel olduğu aktarılmıştır. Ayrıca İran’ın, Suriye’ye yardım götüren ilk ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekilmiştir. Reformcu ve ılımlı cenaha yakın medya organlarında da benzer yaklaşımın hâkim olduğu görülmektedir.

Depremin Türkiye’deki Siyasi Sonuçları

İran basınının depreme ilişkin öne çıkardığı en önemli hususlardan biri, felaketin Türkiye’deki siyasi koşulları ne şekilde etkileyeceği ve özellikle önümüzdeki seçimlerde seçmen davranışını ne yönde değiştireceği olmuştur. Keyhan gazetesinin “Türkiye Depreminden Daha Büyük Bir Facia” başlıklı yazısında, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatının önümüzdeki seçimlere bağlı olduğu belirtilmiş ve Türkiye’deki muhalif çevrelerin; depremi, seçimi kazanmak adına bir fırsat olarak gördüğü aktarılmıştır. Bu bağlamda “Afet yönetimi konusunda Erdoğan’a yönelik sert eleştiriler yöneltilirken rakiplerinin de bu fırsatı kaçırmak istemedikleri ve Erdoğan’ı devirmek için şimdiden ayaklandıkları görülmektedir. Erdoğan’ın eleştirilere yönelik öfkeli tepkisi de bundan kaynaklanıyor.” ifadelerine yer verilmiştir. 1999 Gölcük Depremi’nin Erdoğan’ın iktidara gelmesinde önemli bir rol oynadığı değerlendirmesine yer verilerek “Erdoğan, önümüzdeki birkaç ayda halkın memnuniyetini kazanamazsa siyasi hayatının sonunu beklemeli.” ifadelerine yer verilmiştir.

Reformcu ve ılımlı cenahın medyadaki en önemli temsilcilerinden Şark gazetesi, depremin Türkiye’deki siyasi etkisine ilişkin kapsamlı haber, değerlendirme ve analizlere yer veren basın kuruluşlarının arasında yer almıştır. Gazete, “Sultan’ın Tahtı Sallantıda” başlıklı bir yazı sunarak ekonomik koşullar nedeniyle Türk toplumu nezdinde popülaritesini kaybeden Erdoğan’ın, depremle birlikte çok daha zor bir durumla karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Yine Erdoğan’ın ekonomi politikasını eleştirerek 2001’de Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin, Erdoğan’ın iktidara gelmesinde etkin bir rol oynadığını ifade etmiştir. Aynı gazetede yayımlanan farklı bir yazıda ise “Pek çok kişi, hükûmetin depremin yaralarını sarmada başarılı olamaması hâlinde Erdoğan’ın yaklaşan seçimleri kaybedebileceğine inanıyor ancak Erdoğan, bu krizi iyi yönetebilirse konumunu güçlendirebilir. Depreme yönelik etkili ve uygun adımlar atılırsa AK Partinin konumunu güçlendirebilir. Bunun, Erdoğan hükûmeti için büyük bir mücadele olacağı kesin. Şayet Erdoğan başarız olursa Bülent Ecevit’in 1999 Gölcük Depremi sonrası yaşadığı kaderi yaşayabilir.” değerlendirmesine yer verilmiştir.

Türkiye-İran Afet Yönetimi Mukayesesi

İran basınında depreme ilişkin dikkat çeken diğer bir husus ise Türkiye ile İran’ın afet yönetiminin kıyaslanması olmuştur. Keyhan gazetesi, deprem bölgesindeki yağma olaylarından bahsederek Türkiye’deki ekonomik krizin yağma olaylarını daha da tetiklediğini öne sürmüştür. Akabinde Türkiye ve İran’ın ekonomik koşulları ile afet yönetimini mukayese etmiştir. Bu kapsamda, 29 Ocak 2023 tarihinde İran’ın Hoy kentinde meydana gelen depremde, Türkiye’deki gibi bir yağma olayının yaşanmadığı aksine ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşların dahi depremzedelere yardım ettiği vurgulanmıştır. Şark gazetesi ise “Türkiye Depreminin Bize Gösterdiği Dersler” başlıklı bir yazı sunmuştur. Bu yazıda, Türkiye’nin hem gelişmekte olan hem de Orta Doğu ve İslam ülkeleri içerisinde afet yönetimi altyapısının geliştirilmesinde nispeten başarılı bir ülke olmasına rağmen, sahada çok zayıf kaldığına dikkat çekilmiş ve İran’ın bu durumdan ders alması gerektiğine yer verilmiştir.

Değerlendirme

İran basınının Türkiye ve Suriye’yi etkileyen deprem felaketine ilişkin tutumuna bakıldığında, farklı siyasi çizgideki basın kuruluşlarının hemen hemen aynı çizgide hareket ettiğini ancak muhafazakâr yayınların ideolojik bir çerçeve sunarken reformcu ve ılımlı yayınların nispeten daha temkinli ve realist bir yaklaşım sunmaya çalıştığı görülmektedir.

Genel itibarıyla İran basınında Türkiye depremine olan yaklaşımın, Suriye depremine nazaran cılız kaldığını belirtmek mümkündür. Diğer bir deyişle Suriye depremi nezdinde daha içten bir üslup ve karşılıklı bir gönül ortaklığı çizgisi hâkimdir. Suriye’ye yönelik yaptırımların yardımları engellediği yönündeki haber ve değerlendirmelere sıklıkla başvurulmuştur. Deprem sonrası hangi ülkelerden Türkiye ve Suriye’ye ne kadar yardım gittiği büyük bir ciddiyetle mukayese edilmiştir. Bu bağlamda Suriye’nin Türkiye gibi medya gücüne sahip olmadığı için küresel ölçekte yeterince ilgi görmediği öne sürülmektedir.

Suriye’ye yönelik yaptırımlar ve uluslararası kamuoyunun Şam yönetimine olan güvensizliğinin, yardım ulaştırma çabalarının yavaşlatılması ve engellenmesine yol açtığı aşikârdır ancak Türkiye’ye olan uluslararası yardımda, Ankara’nın yıllardır sürdürdüğü insani yardım odaklı dış politikasıyla küresel ölçekte elde ettiği önemli nüfuzun belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Ayrıca özellikle Körfez ülkeleri mali yardımlar konusunda Batı’yı geride bırakmıştır. Bu durumun, Erdoğan’ın dış politika anlayışıyla ilişkilendirilebileceğini söylemek yerinde olacaktır. İran basınında yer alan haber ve değerlendirmelerde, bu hususların göz ardı edildiğini belirtmek mümkündür.

Depremin Türkiye’deki ekonomik, sosyal ve politik sonuçları değerlendirilmeye çalışılmış ve Türkiye’nin bu kapsamda büyük sorunlara gebe olduğu yorumunda bulunulmuştur. Özellikle depremin 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimleri ne şekilde etkileyeceği ve seçmen davranışının ne yöne çevrileceği merak konusudur. Her ne kadar Erdoğan’ın krizi iyi yönetirse iktidarını kuvvetlendireceği yönünde değerlendirmelere yer verilse de daha çok Türk muhalif kamuoyununun yaklaşımına benzer şekilde “Deprem Erdoğan’ı enkaz altında bırakır.” söylemi hâkimdir. Erdoğan’ın deprem ve ekonomik krizle iktidara geldiği vurgulanarak ANASOL-M hükûmetinin (DSP-ANAP-MHP, 1999-2002) yaşadığı kaderi tecrübe edeceği öne sürülmektedir.